Tasarım, Endüstriyel Tasarım ve Sanat kavramlarının
analitik ilişkisi
Türkçe dilindeki en temel
rahatsızlık, kavram kargaşasıdır. Tasarım
ile endüstriyel tasarım kavramları -biri
diğerinin türevi olmakla birlikte- birbirlerine taban tabana zıttırlar. Bütün
insanlar doğuştan tasarımcıdır ve bu yönüyle diğer bütün canlılardan
farklıdırlar. Tasarımcılığın bir doğal uzantısı olarak, bütün insanlarda sanat
yeteneği de vardır; binlerce yıl öncesinden, mağaralardaki duvar resimlerinden
ve süslenme amaçlı kalıntılardan bunu anlamak mümkündür. Tasarım ve sanat,
ayrılmaz ikili olarak genetiğimizde vardır. Fakat, endüstriyel tasarım, biz
insanların genetik olarak, doğuştan sahip olduğumuz bir yetenek değildir, bir salt sanat değildir, endüstriyel
tasarımcı da bir salt sanatçı değildir
çünkü:
1. Endüstriyel ürünler, önceden belirlenmiş ticari amaçlarla
yapıldıkları için, salt sanat değeri taşımazlar.
2. Endüstriyel ürünler, kişisel soyut değerlerin bir ifadesi
olmadıkları için , salt sanat değeri taşımazlar.
3. Endüstriyel ürünler, teknolojiye bağlı/bağımlı oldukları için, salt
sanat değeri taşımazlar.
4. Endüstriyel ürünlerde sanat, tüketiciyi "satın almaya
kışkırtmak için" kullanıldığından -yani sanat ürüne bir ard niyetle gizlendiğinden-
salt sanat değeri taşımazlar.
5. Endüstriyel ürünler, seri olarak üretildikleri için, salt sanat
değeri taşımazlar.
6. Endüstriyel ürünler, zaman içinde "geliştirildikleri /
iyileştirildikleri / yenilendirildikleri" için, salt sanat değeri taşımazlar.
7. Endüstriyel ürünler, tek bir sanatçının değil, önceden belli
bir konuya yönlendirilmiş / güdümlenmiş bir ekibin ortak çalışması olduğu için,
salt sanat değeri taşımazlar.
8. Endüstriyel ürünler, tıpkı mimarlık ürünleri gibi
"işlevsel / fonksiyonel" olmak zorunlulukları ile, salt sanat değeri
taşımazlar.
21.
yüzyılda nano bilimler ile nano teknoloji alanında ülkemizin konumu
Günümüzde
nano teknoloji ile ülkemizde üretildiği bilinen bazı ürünler var. Fakat yaygın
anlamda sanayide kullanılmadığı da bir acı gerçek. Oysa ki geleceğin yüksek
katma değerli bütün ürünleri, nano teknoloji ile imal edilecekler. Belli başlı
üniversitelerimizde, TOBB / Bilkent / Sabancı / Erciyes / Hacettepe / Adana BTÜ
ve daha birkaç üniversitemizde lisans ve/veya lisansüstü eğitim veriliyor.
Fakat bütün bunlar yetersiz. Bütün dünyada nano teknolojik tabanlı eğitim / araştırma
ve imalatlar, devlet ve vakıflar tarafından limitsiz bir şekilde destekleniyor
ve teşvik ediliyor; fon şirketleri aracılığı ile halktan toplanan iştirak
payları ile dev şirketler kuruluyor. Bu alana akıtılan kaynakların haddi hesabı
yok. Oysa ki ülkemizdeki üniversitelerin, basın organları vasıtası ile
yatırımcı aradıklarını okuyoruz.
Ülkemizin geleceğe hazırlanmasında
temel alınacak kaynaklar ve koşullar
Bütün dünya
üniversitelerinin ve hakemli dergilerin yayınlarının günlük olarak takip edilmesi
gerektiğine inanıyorum. Ülkemizde bu alanda ciddi bir otorite olmadığı için, geleceğimizle
ilgili gördüğüm bütün yayınların bu birincil kaynak linklerini blogumda yayınlamaya
çalışıyorum. Bültenlerin hepsinde, yapılan bir araştırmanın gelecekte hangi
alan(lar)da kullanılabileceği konusunda da öngörüler (niyetler/amaçlar vb.)
var. Bu bültenleri takip eden herhangi biri, 10/20/30/40... yıl sonra neler
olabileceğini öngörebilir; bunları kullanarak çeşitli gelecek(ler) senaryoları
yazabilir. Üniversitelerimiz, araştırma hedeflerini bu kaynaklara dayanarak
konumlandırabilirler. Bu arada,
ülkemizde ciddi bir futurist ve trend uzmanı sıkıntısı olduğunu görmek lazım. Futurism
veya trendler konusunda uzmanlaşmak isteyenlerin, kaynakça vermeyen populist
internet siteleri ile kopyala-yapıştır yayıncılığına itibar etmemesi gerektiğini
özellikle belirtmeliyim. Özellikle de vurgulamalıyım ki sokak trendleri
bile üniversite araştırmalarında tomurcuklanıyorlar ve geleceğin sokakları da
nano teknolojik ürünlerle dopdolu olacak. Bilim ve teknoloji alanında geride
kalmış bir ülkenin gelecek senaryolarını başkalarının yazacağını söylemek
kehanet değilken, trend oluşturmak / eğilimleri belirlemek ve kopya edilmek konusunda
iddialı olacağını düşünmek de hayal kurmaktan farksızdır.
Gelecek senaryolarında futurism
uzmanlığının rolü ve gerekliği
İnsanlar,
kişisel gelecekleri hakkında planlar yaparken, içinde yaşadıkları toplumun
nesnel koşullarından mutlak surette etkileneceklerini bilirler. Bireysel senaryoların
nesnel bir toplamı yapılamaz ama toplumsal şartların bu senaryoların
gerçekleşmesindeki nesnel rolü öngörülebilir hatta ölçülebilir. İşte burada temel
rol, futurist olarak adlandırılan uzmanlara düşer. Bireysel senaryolara çözüm
üretebilecek yol ve yöntemleri bütünüyle kapsayan çok çeşitli / birbirlerinden
farklı senaryoları üretmek ve tartışmak, bu uzmanlık alanının işidir. Ne yazık
ki bu uzmanlık, formel eğitimle sahip olunamayacak kadar karmaşıktır; gelişmiş
ülkelerin ders kitaplarında yol ve yöntemlerinden bahsedilir ama bir disiplin
değildir. Öngörülere dayanır ve çeşitli koşulları ile nesnel ilişkileri içinde
incelenir.
Trend
Nedir, Ne Değildir? Futurism ile ilişkisi nedir?
Günümüzde
hemen her alanda, her uzmanlık dalında bir
”tamlayan” olarak karşımıza çıkan trend
kelimesi, gelip geçici heveslerin ifadesinden uzgörü tahminlerine kadar, her
bir farklı durumu betimlemek için kullanılan, geniş frekanslı algı alanına
sahip bir kavramdır; yükselen ve alçalan her türlü (sanatsal, ekonomik,
politik, sosyolojik...) eğrisel hareketin göstereni olarak kullanılır.
Trend kavramı (bir “gösteren” olarak) iki, beş ve on yıl içinde toplumun büyük bir
çoğunluğu tarafından kabullenilerek uygulanan / yapılan her tür davranışları,
hareketleri, durumları tanımlamakta kullanılmakla birlikte dilimizde çoklukla
“moda” ile karıştırılmaktadır. Trend kavramı, dilimizde kullanıldığı şekli ile
algıda “moda” kavramını çağrıştırıyor
olsa da, pratikte moda (fashion) kendi başına bir disiplindir ve moda, trendin bir çıktısıdır (fashion trends: moda
trendleri).
Trend
kavramı, futurism / gelecekçilik kavramı ile de sıkı sıkıya bir ilişki
içindedir ve asıl karışıklık burada yaşanır. Çünkü trend kavramı mevcut (olmuş
bitmiş) durumu fakat futurism kavramı “gelecek durumların öngörüsünü” ifade eder.
Batı dillerinde "trend setter"
diye bir kavram, dilimize "trend yaratıcı / belirleyici" olarak
çevirebileceğimiz bir uzmanlık alanı da vardır. Burada, geleceğin trendleri
ile futurism (geleceklerin öngörüsü) arasında –konuya hakim olmayanlarca- alan
kayması yaşanır. Futurism öngörüsü, henüz olmamış / gelmemiş gelecek(lerin)
senaryolarını öngörmek iken "trend setter" kavramı, olmuş bitmiş /
var olan her türlü imkandan faydalanarak, daha önce hiç olmamış nesnel veya
öznel bir şeyi topluma (güncel hayatında) kabul ettirebilmek anlamını içerir. Bu
kabul (ve kopyalanması!..), bilimsel ve teknolojik tabanlı olmak zorunluğu ile
ancak ve ancak gelişmiş ülkelerde trend setter olabileceği anlamını da
içeriğinde barındırır. Bu içerik, Afrika desenli kumaşların ve/veya İran
halılarının genel kabul görmesi veya herhangi bir mutfak aletinin renginden çok
farklıdır. Geleceğin nano teknolojik tabanlı senaryolarında, bir binanın dış
cephesi veya içindeki bir dairede kullanılan mobilyaların biçimleri konusunda
trend setter olabilmek, kullanıcılara bırakılacak kadar basit değildir.
Trendler konusunda ancak bir uzmanlıktan bahsedilebilir ki bu da (adeta) bütün
dünyayı algılayabilen antenlere sahip olmayı gerektirir. Neticede, kendi gelecek(ler) senaryolarını hazırlayamayan bir ülkede,
trend setter olabilmek bence imkansızdır; futurism ön koşuldur.
Konuyu
burada keserken ilave etmeyi çok gerekli gördüğüm bir açıklama yapacağım:
kainattan atoma kadar, var olan –canlı veya cansız- her şeyin, asla
bilemeyeceğimiz “kendi özgün geleceği” vardır. Bu nedenle tek bir
future/gelecek yoktur ve bu kavram asla “tekil” olarak kullanılamaz, özneldir ve
hiç kimse bu konuda kesin konuşamaz.
Trend
uzmanlığı ise, genel bir kavram olarak ele alındığında –örneğin- tıp uzmanlığı ile aynı bağlamda
değerlendirilebilir. Her iki uzmanlığın da sayısı belirsiz alt alanları vardır.
Benzer ve ortak yönleri, her ikisinin de üniversite ve laboratuar gibi özel
mekanlarda bilimsel çalışmalarla geliştiriliyor olmalarıdır. Trend uzmanlığının
bilimsel araştırmalarla ne ilgisi olduğu merak uyandırıyor gibi görünse de bire
bir ilgisi vardır. Bunu bu yazıda açmak imkansız fakat bir ipucu vermek
gerekirse diyebilirim ki “salt sanatsal” olmayan her şey, istisnasız her şey
teknolojik tabanlıdır ve bilimsel araştırmalarla doğar, büyür, gelişir ve
ölürler. Bu bağlamda trend uzmanlığı, futuristik (geleceğe yönelik) çalışmalarla
sıkı sıkıya ilişki içindedir. Bir nesnel örnek vermek gerekirse, geleceğin moda
dünyası bile bilimsel araştırmalarla yönlendirilecektir: sensörlerle donatılmış
giyilebilir teknolojik kumaşlar günümüzde üretilmeye başlandı bile.
Futurist olmak isteyenlere tavsiyeler
Bir; felsefe
yapın, iki; az çalışın ama çok görün ve yaşayın, üç; mesleğinizle bağlantılı ama uzağında görünen
işleri deneyin. Felsefe yaparak mesleğinizle kendinize uzaktan bakmayı ve
analitik düşünmeyi öğrenin. Az fakat verimli çalışmanın formülü, çok gezmek /
çok görmek / çok okumak / kendini yaşamak /...dır. Mesleğinizle hiç ilgisi
olmadığını zannettiğiniz demir kaynakçılığı / marangozluk / boyacılık / cam
üflemeciliği..... yapın; unutmayın ki gelecek(ler) ve trendler, teknolojiye
bağlı ve bağımlıdır.
Futurism /Trendler / Endüstriyel Tasarım
/ İnovasyon kavramlarının ilişkisi
İnovasyon ve
farklılık kavramları birbirlerinin çok içine geçmiş kavramlardır.
Yenilik(çilik) zaten farklı olmayı gerekli kılar. Bu kavramlar son yıllarda o
kadar çok kullanıldılar ki bezginlik verecek bir konuma düşürüldüler. Oysa ki
insanlık gelecek yıllarını -bir ters
orantı şekli ile- daha küçük zaman
aralıklarında daha da artacak farklılarla yaşamak zorunda kalacak. Eski
çağlarda yüz senede oluşabilen farklılıklar, gelecek(ler)de birer günlük
aralıklara bile düşebilecek. Günlük aralıklarla oluşacak farklılıklar
dünyasında bir ürünün inovatif (içinde yenilik barındırıyor) olabilmesi giderek
zorlaşacak ve hatta imkansızlaşacak. İşte bu dönemde, kişiselleşme trendi adeta tarihsel patlamasını yapacak. İstisnasız
bütün insanların tasarım ve sanat yetenekleri ile doğduğu bu dünyada, hiçbir
formel eğitim almadan bütün insanlar tasarım yapabilecek, sanat eseri
üretebilecekler. Kendi kendilerinin trendlerini belirleyecekler fakat her zaman
kişisel ve güncel kalacak, geleceklerini bilemeyecekler. İşte bu senaryoda (eğer olursa!..) günümüzün “diploma” saplantısı
çöplüğüne düşecek ve formel eğitim çoğu alanda tarihe karışacak.
Özlem Devrim
Trend Uzmanı
– Endüstriyel Tasarımcı
www.ozlemdevrim.com