Tasarım ve bilgisayar kullanımı ile ilişkisi olan hemen her insan, yakın geçmişine gittiğinde “ayağı yere basmayan düşünceler”, “imalatı imkansız formlar” ya da “uçuk fikirler” diye tanımlanacağı endişesi ile pek çok –en azından bir- fikrini, konseptini, düşüncesini... beyninin arkasındaki çöplüğe gömdüğünü hatırlayacaktır mutlaka.
3D baskı makinalarının evlere girmeye başlaması ile, kavramsal yaklaşımların çizildiği ve bilgisayarların hafızasında unutulmaya bırakıldığı günler artık geride kaldı. Bundan böyle hayal gücüne hiç kimse sınır koyamayacak, kavramsal olan her
tasarım nesnel
hayata geçebilecek.
Çünkü, üç boyutlu baskı
(3D printer) makinalarının teknolojiye inanılmaz bir katkısı daha oldu: artık “klasik” olarak adlandırabileceğimiz bilgisayar yardımlı tasarım ve imalat (CAD & CAM)
sistemlerinde üretilmesi imkansız olan her şey, ama her şey üretilebilir hale geldi.
Bütün insanların doğuştan tasarımcı olduğu gerçeğinden geleceğe baktığımızda, inanılmaz bir zenginlik, inanılmaz bir çeşitlilik ile yolumuza devam edeceğiz.
3D printing sisteminde asıl süreç ürünün tasarlanmasında
yatıyor, sonrasında makine zaten sizin için ürünü istediğiniz (belirli ön
koşullar dahilinde) malzemeden, istediğiniz renk ve dokuda kısa sürede
üretebiliyor. Zaman kavramını dışladığımızda, imalat sürecinin artık basit bir
işleme dönüştüğünü yani planlama aşamasından kalktığını söyleyebiliriz.
İmal etme işinin, klasik sistemlere göre başka getirileri de
var: istediğiniz sayıda üretim, sıfır atık, kesin maliyet hesabı, tek seferde
hatasız üretim yeterliği sayesinde kesin zamanlama ve herşeyden önemlisi,
işçilik maliyetinin neredeyse sıfıra yaklaşması. Bütün bunları yanyana
düşündüğümüzde, geleceğin (istisnasız bütün sektörlerin) pazarlarında çok bol
ve üstelik çok ucuz çeşitlilikler içinde seçim yapmak külfetine(!) düşeceğimiz
için şimdiden üzülenler de olabilir.
Fakat bunun da ötesi var: 3D teknolojisinde kullanılmakta
olan (pasif) ham maddelerin bir adım ötesine geçmek ve “kendi kendini
montajlayan” aktif hammaddeler yaratmak için hummalı araştırmalar yapılıyor. Üç
boyutlu makinalarda bu aktif hammaddeler
kullanıldığında, 4D (dördüncü boyut) teknolojisine geçmiş olacağız. Bu araştırmalar,
University of Colorado, Singapore University gibi pek çok üniversitede birkaç
yıldır yapılıyor. Massachusetts Institute of Technology (MIT) üç boyutlu
hardware ve software konusunda dünya liderleri olan Autodesk ve Stratasys ile
ortak araştırmalar yapmakta ve labratuar düzeyinde üretilmiş pek çok nesneleri
var.
3d printing teknolojisi ile üretilen nesneler, sektör ayrımı
olmaksızın, teknik ve estetik boyutları ile tüm yaşam alanlarımızda hatta insan
bedeni içinde medikal parçalar olarak yer almaya başladılar. Son yıllarda
evlerimizin, ofislerimizin dekorasyonunda birer tercih objesi olarak karşımıza
çıkmaya başladıklarını da görüyoruz artık. Kimi zaman üstüne kendinizi bırakma
hissi yaratan bir koltuk, kimi zaman farklı konstrüksüyonuyla bir sandalye,
kimi zaman da dekorasyon aksesuarları gibi objeler olarak pazarlarda çeşitlilik
yaratmaya başladılar. Kişiselleşme
trendi,
istisnasız bütün insanların içindeki tasarım yeteneğini ortaya çıkarmak yolunda
dev adımlar atıyor ve asla duracağa da benzemiyor. Gelecek 30-50 yıl içinde,
hiçbir şekilde mekanik anlamda bilgisayar kullanmaksızın, sadece beynimizdeki
düşüncelerimizle komut vereceğimiz üretim araçları (klasik bilgisayar değil) ve
malzemeler ile kendi özel dünyamızı
kendi özel tasarımlarımız ile donatacağımız günlere doğru gidiyoruz. Her trend
bitebilir fakat kişiselleşme
trendi
asla bitmeyecek.
Özlem Devrim
Trend Uzmanı & Endüstriyel Tasarımcı