15 Şubat 2008 Cuma

İZLENİMLER...




İZLENİMLER...

Sergi salonları, müzeler mimari malzemelerden inşa edilmiş binalardır; bazıları duvarlarında sesleri, zeminlerinde farklı farklı kişilikleri barındıran insanlarin ayak izlerini taşır; bazıları ise sadece dört duvardır dilsiz bir ev sahibi gibi, olanca konukseverliğiyle ağırlar bir süreliğine misafirini ve misafirinin ziyaretçilerini...

Sergi salonlarının boş duvarlar olmasının ardında, gelen her misafir ile farkli bir kimliği yansıtma çabasindayken ondan beklenen bağ dokusu, sorumluluk duygusuyla her yeni sergide farklı bir salon gorunur neredeyse. "Abidin Dino, Bir Dünya" Sergisi'nde hissettiğim yaşanmışlık duygusu eminim ki Sabanci Muzesi'nin ışıklandırmasından, anılarından, sadeliğindeki asaletten kaynaklanıyordu. Dışarıda alabildiğine yeşil, alabildiğine boğaz varken içeride sıcacık bir atmosfer dışarıdan kopup içerideki etkinliğe kendinizi vermeniz icin en ideal zemini sunuyordu.

Sergiye girişte Abidin Dino karşıladı beni düsünceli bir sekilde, fotoğraflar ve iki boyutlu kağıtlarda can bulan üç boyutlu çizgiler, seramikler, heykelcikler o kadar duygusal ve yoğundu ki aydınlatmasından tutun da tablolarin yerleşimine dek "Bir Dünya" isminin sergiye cok yakışmış olduğunu düşünmeden edemiyorum. Üç kattan oluşan salonda tablolar, resimler ve resimcikler, seramikler, çamurlar, karikatürler, sinema denemeleri vs ...
Kimi resimler arayan herkesin kendini bulabileceği kadar çeşitli her biri bir kişiliği yansıtan parmaklar ve çeşit çeşit yaşamları barındıran ellerle dolu, kimilerinde yollara dökülen insanlar var çayırdaki yoncalar gibi, kimilerinde ise aşkin dostluğun resmi....her bir parça sanki hayatın bir günü, ayı, dakikası sanki Abidin Dino' nun ölüm saatinde durmuş guguklu bir saatin topuzu gibi hayatın duvarlarından aşaği sarkıtılmıştı. Kimileri gölgeli, kimileri heyecanlı, kimileri çok ama çok bizden, kimileri de kaçmaya çalistiğimiz geçmişten geleceğe uzanan hayattan anlardı resimlerdeki.

Sergiye retrospektif demek istememişler çünkü içeride yaşayan, soluk alan 'Bir Dünya' var...

Kediler özgür yaratıklar gerçekten; Cihat Burak ne de güzel aksettirmiş tablolarına bu canlılığı, gururu ve asaleti; hatta, deli bakışlari bile hissedebilmeyi... Gülümsüyorum, çünkü şöyle yazıyor "Kedi olarak yapamayacağı tek kişi Turgut Özal'dır...." bu yazı bende naif bir ressam cağrışımı yapmış olsa da diğer resimlerindeki mimari ögeler, hayatın canlılığını, akışını yansıtan firça darbeleri fikrimi değiştiriyor. Cihat Burak Retrospektif Sergisi’nde çamur, tablo, seramik, kuşevleri, yağlıgüreşler, karafatmalar, sokak araları, kör kediler... ne ararsaniz var: çok hareketli bir sergi, çok farkli yaşamları birleştiren bir insan, bir mimar, bir ressam, bir heykeltraş, bir negri...

Guven Zeyrek'in resimleri bende yalnızlık duygusu oluşturdu. Kalabalık olan resimlerde bile çığ gibiydi teklik ve getirdiği hüzün. Klasik bir ressam, klasik bir tarz, yalnız bir adam, demek geliyor içimden; belki de sergisinin, diğer gezdiklerim arasında çok sade kalmasından dolayıdır çünkü diğer ressamlarda izlediğim çok yönlülük yoktu O’nun sergisinde; biraz karanlikti renkler, figürler tekil ve hareketsizdiler.

Sergi salonu ışıklandırması olarak İş Sanat Kibele, Sabanci Muzesi, Istanbul Modern karşılaştırması yapmak istediğimde, teknik açıdan hepsini de yeterli buldum ancak Sabancı Müzesi’ ndeki sıcak atmosferi diğer ikisinde ne yazık ki soluyamadım. İş Sanat, tam anlamıyla bir şirket lobisini andıran, bir sanatseveri sarıp sarmalayabilmekten uzak, yapay bir atmosfere sahip, üstelik ağırlıklı olarak tavandan aydınlatılan bir mekan. Hemen girer girmez sergilenen tablolar ise, dışardan süzülüp gelen doğal ışık tarafindan adeta rahatsız ediliyor gibiydiler; doya doya bakabilmek için kendimi çok zorladım. Görevlilerin sıcacık ilgisini ise mutlaka dile getirmeliyim; son derece nazik ve saygılı idiler. Istanbul Modern, konum olarak Sabancı Müzesi’ne göre daha şanslı mı değil mi tartışmasına girenler de olabilir fakat bir gerçek var ki Sabanci Muzesi, sanatseveri içine alana kadar dış atmosferi ve sonrasında kendi cazibesini kullanıyor. İnsanı çevreden koparıyor, soyutluyor. Ben, Sabancı’da iken Boğaz’a ne kadar yakın olduğumu hiç hissedemedim ama İstanbul Modern’de iken, Boğaz ile tablolar arasında gittim geldim. Sabancı Muzesi'nin bina ve çevre olarak Istanbul Modern'den daha sanslı olup olmaması bir yana, bu şansına tamamen sırtını dönmüş olması beni daha bir büyüledi. Emirgan sırtlarını ve bogazı unutturabilmek, gerçekten müthiş bir başarı. Bu, belki de Dino’nun beni saran ruhunun etkisi idi ama bir gerçek var ki hiç yadsıyamam: hayatta en çok sevdiğim yaratıklar kedilerdir ve ben şimdi Cihat Burak’ın kedilerini bir kez de Sabancı’da seyretmek arzusu ile doluyum.

Tablo bildirişim elemanlari olarak Guven Zeyrek Sergisinde klasik bir tarz olduğunu düşünüyorum. Istanbul Modern Cihat Burak Sergisi’ndeki tablo bildirişim elemanları ise çok çesitli idi. Cihat Burak’ın kendine ait yazıları, gazetelerden toplanmis haberler vs Türkce ve Ingilizce olarak gayet rahatlıkla okunabilecek büyüklükte çıkartma yazı olarak duvarlara tabloların yanlarına yapıştırılmıştı. Istanbul Modern'de audio hizmeti de veriliyordu, bu hizmetten audio isareti olan tablolar icin faydalanabilmek mümkün. Uygulamada, ücret karşılığı alınan bir phone ile o tabloya ait anlatılanları dinleme şansını bulabiliyorsunuz. Sabanci Müzesi'nde boyle bir uygulama yok ama sergiye özel konuşacak, fikrimi söyleyecek olsam, zaten Abidin Dino sergisi/kendisi dillenmiş, kendi konuşuyor; para ödeyerek phone hizmeti almak gereksiz kalıyor desem fazla abartmış olmayacağıma eminim...

Abidin Dino tablolarının bildirişimleri Cihat Burak ile benzer bir tarzı taşıyor: şiirler, hikayeler, dost söylemleri var resim yanlarında ve rastgele hissi veren ama özenle seçilmiş köşelerde. Tek farkla ki Abidin Dino’nun hayatını ve eserlerini/objelerini anlatan detaylı açıklamalar daha bol; kendi yazıları, sıcacık notları, dostlarının kendisi hakkındaki düşüncelerini dile getiren satırlar ve çizgiler, olabildiğince zenginliği ile bir hayata ait her şey... Cihat Burak Sergisi’nde ise ağırlıklı olarak gazete küpürleri, dergilerde çıkan yazilar, notlar halinde resimlerin yanlarinda merak edenlerini bekliyor.

Tabloların sunumu/sınıflandırılması konusunda diyebilirim ki Abidin Dino Sergisi (yer yer kronolojik, ağırlıklı olarak sanatçının etkisinde kaldığı akımlara yönelik veya kullandığı malzemelere göre) çok sistemli, akıcı ve bir hayatı ziyaretcilere yaşatmak istercesine sürükleyici; Cihat Burak Sergisi gayet başarili ve Guven Zeyrek Sergisi ise bir sanatçının teknik yeterliğini ve sanatına hakimiyetini zaman içinde nasıl geliştirebildiğinin kanıtı olmak iddiası/niyeti ile mükemmel idi.

Mekanın doğal ambiansı olarak İş Sanat Sergisi'nden çıktığınızda kendinizi metropolün ortasında buluyorsunuz ve anında sanat silinip gidiyor; geriye rahatsız edici bir trafik keşmekeşi kalıyor.

Istanbul Modern, sıcak tonlarla boyanmış duvarları ile canlı, cıvıl cıvıl, modern bir ortam ve deniz kıyısında olmanın da avantajllarını kullanan, adeta müze-ötesi bir mekan. Bu “ötesinde olmak” özelliği ile de her etkinliğin yapılabilmesi avantajına sahip.
Sabancı Müzesi ise bogazın inci semtlerinden birinde denize nazır olmakla kalmayıp oksijen deposu bir ormanın içine kurulmuş; bir müze için herşeyi çok, çok fazlası ile kendinde barındırıyor.

NOT: Bu çalışma 2008 MSU Grafik Bölümü master sınavları için hazırlanmıştır.

Özlem Devrim
Endüstri Ürünleri Tasarımcısı

M.Ü.1997